T24 Haber Merkezi
Demiryolu işçileri, İzmir’de mesai başlangıcında bir saat iş bırakarak vergideki adaletsizlik ve kamuda fiyat dengesizliğine dikkat çekmek için oturma hareketi yaptı. İşçilerin bu periyotta olduğu kadar yoksulluk görmediğini belirten Türkiye Demiryolu Çalışanları Sendikası İzmir Şube Başkanı Hamdullah Giral, “Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler var. Ancak çalışanın ödediği kadar vergi vermiyorlar. Emekçiler 12 ay çalışmakta ve lakin 2,5 aylığını vergi olarak ödemek zorunda kalmaktadır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları kabul edilebilir seviyede güncellenmelidir. Emekçi fiyatlarının üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır” dedi.
İzmir’de Türk-İş Konfederasyonu’na bağlı Türkiye Demiryolu Emekçileri Sendikası üyeleri, bugün mesai başlangıcında bir saat iş bırakarak vergideki adalet sağlanması ve kamuda fiyat dengesizliğinin düzeltilmesi talebiyle oturma aksiyonu yaptı. TCDD Halkapınar Lokomotif Bakım Atölyesi önünde toplanan demir yolu işçileri “Şimşek şaşırma sabrımızı taşırma”, “İş ekmek yoksa barışta yok”, “Sadaka değil hakkımızı verin”, “Hak, hukuk, adalet” ve “İşçiden tasarruf istemiyoruz” sloganları attı.
Türkiye Demiryolu Çalışanları Sendikası İzmir Şube Başkanı Hamdullah Giral, şunları söyledi:
“Bugün tekrar bir ortadayız. Dertlerimiz artarak devam ediyor. Hayat pahalılığı, satın alma gücümüzdeki gerileme, adaletsiz vergi sistemi, kamu iş yerlerinde fiyat dengesizliği, işsizlik, garantisiz çalıştırma ve kayıt dışı ve mülteci istihdamı üzere meseleler. Başta çalışanlar olmak üzere, toplumun büyük bir kısmının yaşama kaidelerini ağırlaştırmaktadır. Yani keyifli bir azınlık dışında halkımız geçim derdiyle çaba etmektedir. Yaşadığımız sıkıntılara dikkat çekmek için evvel geçtiğimiz ay 81 vilayette basın açıklaması yaptık. Akabinde 26 Ağustos’ta Tekirdağ/Çerkezköy’de, 3 Eylül’de ise Zonguldak’ta on binlerce emekçinin katıldığı mitingler yaptık. Sesimizi duyurmak istedik. Sağduyulu davranmaya uğraş ettik. Diyalog kapılarını açık tuttuk. Lakin bir sonuç alamadık. Daima sabırlı olmamız istendi. Lakin bıçak kemiğe dayandı. Bundan sonra kelamımızı meydanlarda yüz binler ile söyleyeceğiz. Ekonomik krizin bedelini çalışanlar olarak biz ödemeyeceğiz.
“Ülkemizde gelir adaleti süratle bozuldu”
Markete, pazara, temel tüketim eserlerine, zirveden tırnağa her şeye her gün artırım geliyor. Dün aldığımızı birebir fiyatla bugün alamaz olduk. Büyükşehirlerde mesken kiraları ortalamada minimum fiyatın üzerine çıktı. Okullar açıldı, eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hale geldi. Analar, babalar ‘çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz’ diyor. Elektriğe ve doğal gaza geçtiğimiz aylarda yüzde 38 artırım geldi. Önümüz kış… Emekçisi, emeklisi kışı nasıl geçireceğiz diye kara kara düşünüyor. Kişi başına düşen gelir artıyor ancak personelin ve emeklisinin geliri değil sefaleti artıyor. Ülkemizde gelir adaleti süratle bozuldu. Personellerin ulusal gelirden aldığı hisse azalırken patronların hissesi her geçen gün artmaktadır. Buradan tekrar söylüyoruz: Minimum fiyatın açlık sonunun altında olduğu, en düşük emekli maaşının taban fiyattan de düşük olduğu bir toplumda huzuru tesis etmek mümkün değildir. Toplumsal barış olmaz.
“Bu devirde olduğu kadar yoksulluk görülmedi, emekçiler mağdur olmadı”
Geçmiş yıllarda da ekonomik krizler yaşandı. Geçim kaideleri ağırlaştı. Lakin bu periyotta olduğu kadar yoksulluk görülmedi, çalışanlar mağdur olmadı. Enflasyon kadar fiyat artırımı yoksulluğun sürmesidir. Kaldı ki açıklanan enflasyon yaşadığımızı gerçeğin çok uzağındadır. Bizi yansıtmıyor. Açıklanan resmi enflasyona nazaran belirlenen fiyat artırımı bizi daha da fakirleştiriyor. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu kayıp daha da artacaktır. Enflasyonun bir an evvel gerçek düzeyinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır. Çalışanlar enflasyonun sebebi değildir. Enflasyonu düşürmek için fedakârlığı çıkarını ve servetini artıranlar yapmalıdır.
“İşçiler 12 ay çalışmakta ve ama 2,5 aylığını vergi olarak ödemek zorunda”
“Kamuda bir fiyat dengesizliği ortaya çıkmıştır”
Kamu kesiti toplu iş mukavelelerinde yaşanan badireyi biliyorsunuz. 2023 yılında Çerçeve Muahede Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş kontratlarının yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, mukavele başlangıç tarihleri ortasındaki bir aylık vakit farkı bile fiyat artırımı açısından sıkıntıya yol açmıştır. Kamuda bir fiyat dengesizliği ortaya çıkmıştır. Bu sorun, iş yerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Fiyatlarda ortaya çıkan farklılık, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek noktaya gelmiştir. Hemen, ek çerçeve muahede protokolü yapılması talebimizi yaptık. Yürürlük başlangıç mühleti ocak ayı olanlarla, 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş kontratlarındaki fiyat artırımı oranı ortasındaki fark ortadan kaldırılmalıdır.
“İşçinin hak kaybına uğramasının önüne geçilmeli”
Sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun tahlil beklemektedir. Lakin bu sıkıntılara yenileri de eklenmektedir. Emekli aylığı bağlanmasında geçmişte yapılan düzenlemelerin ne manaya geldiği bugün daha yeterli anlaşılmaktadır. Tıpkı iş yerinde birebir devirde çalışan iki emekçiye emekli aylığı müracaat tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Uygulanan toplumsal güvenlik sistemi nedeniyle, enflasyon farkının yüksek olduğu bu periyotta, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara nazaran daha fazla olacaktır. Bu durum birçok emekçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Personelin hak kaybına uğramasının önüne geçilmelidir.
“Kıdem tazminatı vakit içinde eridi”
Geçimini emeği ile sağlayan personellerin emeklilik devrinde değerli bir teminatı alacağı kıdem tazminatıdır. Çalışanlar geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile düzgün berbat bir mesken alabilmekte, çocuklarını evlendirmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda ‘kızımın çeyizi oğlumun düğün parası’ dedik, ortadan kaldırılmasına karşı durduk. TÜRK-İŞ olarak verdiğimiz uğraşla bu güne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Fakat kıdem tazminatı da vakit içinde eridi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması emekçilerin mağduriyetini her geçen gün arttırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan ölçüsünün brüt taban fiyatın 7,5 katı olması gerekmektedir.
“Bozulan iktisadın bedelini biz ödemeyeceğiz”
TÜRK-İŞ; yalnızca çalışanın değil, emeklinin, çiftçinin, esnafın yani dar ve sabit gelirli geniş kesitlerin beşere yakışır kurallarda yaşaması için çaba etmektedir. Sendikalı personel ile örgütsüz emekçi, memur ile emekçi, sigortalı personel ile kayıtdışı çalışanı ve mülteciyi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. İşsizlerin iş beklentisiyle çalışanlara baskı kurulmak isteniyor. KİT’lerde ve kamuda taşeron personellik sona erene kadar çabamızı sürdüreceğiz, 696 sayılı KHK ile takıma giren personellerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz. Türkiye ucuz iş gücü ülkesi olmayacaktır. Rekabet düşük emekçi maliyet sağlanmamalıdır. Şiddetli çalışma kurallarını biz yaşıyoruz. Geçim kahrını biz çekiyoruz. Bozulan iktisadın bedelini biz ödemeyeceğiz.” (ANKA)
|
Kızılcık Şerbeti’nin iftiracı “deli kadınları” iş başında; Sönmez ve Pembe’ye sevgili adayı yok mu?
|
